The Last Song Hakkında
"A Walk to Remember", "The Notebook" gibi çok satan romanların yazarı Nicholas Sparks'ın aynı adlı son romanından uyarlanan "The Last Song"un konusu ABD'nin güneyindeki küçük bir sahil kasabasında geçer. Kariyeri uğruna ailesini yıllar önce terk etmiş olan bir baba (Greg Kinnear), yaz tatilini ergenlik çağındaki kızı (Miley Cyrus) ve küçük oğluyla (Bobby Coleman) geçirme şansına kavuşmuştur. Ancak New York'taki evinde olmayı tercih eden kızı iletişim kurma konusunda isteksizdir. İlk aşklarla ikinci şansların kolkola gittiği bu aile, arkadaşlık, sırlar ve kurtuluş hikayesinde baba, iletişim kurmak için çareyi kızıyla tek ortak paydaları olan müzikte bulacaktır.
Annesi babası ayrılmış, sorunlu ama sonradan düzelecek kızımız check.
Esas kız ayrıca vegan, boş vakitlerinde kaplumbağa kurtarıyor, Tolstoy okuyor, kendisine hırsız muamelesi yapılmasını sağlayan kıza zerre kin gütmüyor, taş atacağına gül atıyor falan.
Görür görmez kıza aşık olan ''beni değiştirdin, senden öncekiler yalan, seni bir başka seviyorum'' çocuğumuz check.
Çiftimiz sürekli ayrılıp barışacaklar ayrıca, yoksa olmaz. Romantik film çekmenin bir numaralı kanunu bu, ikincisi de ''bir numaralı kanun değiştirilemez''.
Kanser hastası, iftiraya uğramış, filmin sonunda ölerek hepimizi üzecek olan baba check.
Trafik kazasında ölmüş kardeş check.
Zengin, sarışın, çocuğunun sevgilisini beğenmeyen mıymıntı anne check.
Yazarken içim şişti ya, bir de yeşilçam usulü doldurmuşlar sahilde koşturduk, çamurda yuvarlandık, piyano çaldık sahnelerini. Keşke aklımda güzel kalsaydı izlemeseydim.