The Fabelmans Hakkında
Fabelmanlar, Steven Spielberg’in kendi çocukluk anılarıyla sinemacılık tutkusundan esinlenerek yönettiği yeni filmi. Senaryosu Spielberg ile Tony Kushner tarafından yazılan film, ünlü yönetmenin New Jersey, Phoenix ve Kuzey Kaliforniya’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarından anılarını neredeyse masalsı bir bakışla ele alıyor. Özündeyse Fabelmanlar, 1952’de The Greatest Show on Earth / Harikalar Sirki filmini görüp büyülenen, babası Burt’ün kamerasını alıp sanatçı ruhlu annesi Mitzi ve Boris Dayısı tarafından desteklenen bir çocuğun büyüme hikâyesini anlatıyor. Spielberg’in geçen yıl birçok dalda Oscar’a aday gösterilen West Side Story / Batı Yakasının Hikâyesi’nin ardından çektiği Fabelmanlar, yönetmenin tartışmasız en kişisel ve en duygusal filmlerinden. Filmin müzikleri, efsanevi besteci John Williams’a ait, ayrıca David Lynch de kısa bir rolde karşımıza çıkıyor.
Spielberg'ün en iyi beş filmi arasında sayamayacağım bir yapım. Beğendim, ancak biraz hayal kırıklığına da uğradım. Spielberg'ün büyüsü dışında, sıradan bir aile draması gibi hissettirdi. Sebeplerine geçmeden önce filmden bahsedeyim.
Film, Spielberg'ün otobiyografik bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Çocukluğunda yaşadığı travmalar ve mutluluklar üzerinden büyümesini ve film sektörüne olan ilgisinin başlangıcını izliyoruz. Finalde ise "işte gerçek hayatım başlıyor" mesajını veriyor. Tüm bunları izlerken, elbette ki iyi bir sinematografiyle karşılaşıyoruz. Oyunculuklar ise oldukça etkileyici. Özellikle Paul Dano'yu övmek istemiyorum ama 13 yaşındaki Julia Butters gelecekte adından sıkça söz ettirecek gibi görünüyor.
Filmi beğenmem, sinema tarihine olan ilgim ve Spielberg sevgimden dolayı kaçınılmazdı. 30 yıllık bir döneme damga vuran o filmlerin içindeki sıcaklığın nedenini daha iyi anladım. Ancak, bireysel bir hikaye için film tam anlamıyla bireyselleşemedi. Neredeyse her şey Sammy ile ilgili olmasına rağmen, odak sürekli olarak duyguları tam olarak anlatılamayan anneye, okuldaki zorbaya ve babaya kaydı. Sammy, bu hikayelerin yeterince parçası olamadı.
Yine de, David Lynch'in John Ford'un odasında genç Spielberg'ü ağırladığı sahneyi görmek için bile izlemeye değer. Ortalama bir aile dramının sinema tarihiyle harmanlanması her türlü keyifli oluyor.