The Call of the Wild Hakkında
Bir kızak köpeği olan Buck, Kaliforniya'daki hayatından koparılarak kızak çekmesi için Alaska'ya götürülür. Bir anda mutlu yuvasından ayrılıp hayatı tepetaklak olan Buck, Alaska'nın zorlu yaşamına uyum sağlamaya çalışır. Posta dağıtım işinin çaylağı olan Buck, gün geçtike bu dünyaya alışır. Onun bu vahşi hayata alışma sürecinde yaşadıkları, Buck'un kendisini keşfetmesini sağlayacaktır.
Bulmak isteyen için yalnızca oldukça zeki ve ilgiyle şımartılmış ev köpeğinin vahşi doğada yaşadıkları ve hayatta kalma mücadelesi değildi..
Zaten Jack London'ı bilenleriniz de olacaktır..
.
.
.
Hayatın akışındaki yegane önemli şeyin erdemli bir karaktere sahip olmak olduğu Buck'la bir kez daha ispat edilmiş. Mevkiler, çevreler, o an için sahip olunan maddi veya manevi güç tek başına hiçbir şey ifade etmez. Değer her zaman şartlardan bağımsız hakkaniyetli davranışlardır. Cömertlik, tevazu sahibi olmak, cesur olmak, fedakarlık, adalet, sadakat, güvenilirlik, sevgi ve saygı gibi erdemleri Buck'ın yolculuğu boyunca hangi koşullarda olursa olsun bağlandığı her canlıya gösterdiğini görebilirsiniz.. Ve bu sebepten kendini keşfetme ve ait olduğu huzuru bulma yolculuğunda Buck, olduğu gibi kabul gördü ve kendini gerçekleştirdi.
Şefkatli sahibine bile acısında boğulup çaresizlikle kendini uyuşturarak ölümü beklemek yerine, bir köpeğin hayatını kurtarıp iyileştirebildiği gibi kaybettiği oğlunun babası olarak onun hayal ettiği şekilde yapabileceği bir şeyler olabileceğini gösterdi.
Öneririm bence bir kez şans vermelisiniz..
Kitabı okuduğunuzda sizi kuzeye sürükleyip, bir köpek takımıyla kızak almayı düşündürecek, dağlara, soğuğa, nehirlere, özgürce, tek başına, karşı koyma isteğini damarlarınızda hissedeceğiniz bir hikayeden, bu kadar aleladeliğe savrulabildikleri için.
Hiç olmazsa, Köpek alsam, can dostu kazansam diyebilecekken, neden böyle bir film çıkabilir?
Baktınız olmuyor. Bari ticari kaygı nedeniyle Büyük Usta'ya çamur atmayın.