Nightcrawler Hakkında
Lou Bloom kariyer peşinde, genç ve hırslı bir adamdır. Hayatta "amaca giden her yol mübahtır" düsturunu benimseyen bu hırslı adam, geceleri şehirde yaşanan suç olaylarını tüm açıklığı ile kamerasına kaydetmeye başlar. Şehrin önde gelen televizyon kanallarından birinde gece muhabiri olarak işe girmesi de uzun sürmez. Fakat ne var ki, kariyerinde benimsediği yolun da bir faturası elbet olacaktır...
The Fall ve Real Steel gibi filmlerin senaryolarında kalem oynatan Dan Gilroy'un ilk uzun metrajlı filmi olan suç ve gerilim türündeki yapımda, Oscar ödüllü Jake Gyllenhaal başrolde yer alıyor.
1) Gyllenhaal, karakteri (Lou) bir "aç çakal" olarak görmüş ve bu etkiyi uyandırmak için lahana salatası yiyip sakız çiğneyerek, günde 8 saate kadar egzersiz yaparak ve sete koşarak veya bisikletle giderek 9 kilo vermiş (Göz altındaki ve avurtlarındaki çukurlar bu yüzden demek).
2) Riz Ahmed'le beraber çekimler boyunca abur cubur yiyip mümkün olduğunca uyumamışlar ve gerçek "Nightcrawler"larla gezmişler.
3) Gyllenhaal, aynada kendine bağırdığı doğaçlama sahnede, kendini kaptırıp aynayı kırmış ve elini kesmiş. Yönetmen tarafından hastaneye kaldırılıp 4 saatlik operasyonla eline 46 dikiş atılmış; taburcu olduktan 6 saat sonra sete geri dönmüş. Hurdalık sahibine mottosunu söylediği sahnede elini bu yüzden arkada tutmuş.
4) Gyllenhaal, tüm filmi tiyatro oyunu gibi ezberlemiş.
Bence "Nightcrawler"ın farkı hikayenin ele alınış biçiminde saklı. Gyllenhaal, ilk karşılaşmalarında filmin senaristi ve yönetmeni Dan Gilroy'a Lou'yu nasıl gördüğünü soruyor. Gilroy'un cevabı, "Bunu bir başarı hikayesi olarak görüyorum" ve ikisi de tipik bir karakteri tanımlayan "klasik ahlaki etiketlerin herhangi birini ortadan kaldırma" fikrini çok sevmişler.
Özgün, hayatın kıyısında kalmış ve gerçekçi bir hikayeye uygun karakter yazılmış ve sıra dışı bir performansla oynanmış. Sadece bunun için bile izleyebilirdim; üstüne seyir kalitesi de pek iyiydi. A sınıf sinema filmi. Tavsiye ederim. Benim için 8.4/10..
Film, başarıya ulaşmak için hırslı bir insan portresi sunuyor. Bu karakter üzerinden başarılı bir şekilde kapitalist sistem eleştirisi yapılıyor ve medya etiği üzerine düşündürücü mesajlar veriliyor. Film, izleyiciyi sıkmadan kendine bağlıyor. Özellikle sonlara doğru gerilim seviyesi iyi ayarlanmış, ancak final sahnesi biraz aceleye getirilmiş gibi hissettirdi; daha etkileyici bir son olabilirdi.
Jake Gyllenhaal, Makyavelist ve sosyopat "Louis" karakterini son derece başarılı bir şekilde canlandırmış. Yan karakterlerin oyunculukları yetersiz kalsa da, Gyllenhaal filmi tek başına sürüklemeyi başarmış. Oscar adaylığını da almıştır diye tahmin ediyorum. 2014'ün en iyi filmlerinden biri.
İlk yönetmenlik denemesine imza atan Dan Gilroy’u ayrı parantez zaten. 8p