Children of Men Hakkında
Takvimlerin 2027 yılını gösterdiği dünya üzerinde, nedeni çok anlaşılamayan olaylar yaşanmaktadır. Son dünyaya gelen bebeğin üzerinden 19 yıl geçmiştir ve insanlık artık üreyememek gibi bir çıkmazla karşı karşıyadır. Ülkelerin politik düzenlerini de etkileyen bir şekilde değişimler yaşanmasına neden olan bu durum, kendini olayların akışına bırakarak çöküşe giden insanların yanında, bu durumun nedenlerini bulmaya çalışan mücadeleci insanları da yaratır.Büyük Britanya, benimsediği askeri emperyalist yönetimi ile sınırları içinde herhangi bir kargaşa çıkmasını önleyen, bu nedenle de huzurun hala hüküm sürdüğü bir coğrafyadır.
Buna karşılık, sınırlarında, bu ülkeye giriş yapmak isteyen bir dolu mültecinin dramı yaşanmaktadır.Theo, tüm bu olaylardan kendini soyutlamış bir şekilde, geçmiş yaşantısının eylemci yapısına ters, büyük bir hiçliğin içinde yaşamaktadır. Artık eski bir eylemciden bir bürokrata dönüşmüştür. Fakat bir gün kaçırılarak kendisini, eski silah arkadaşı ve sevgilisi Julian'ın önünde bulur. Julian, mülteci hakları için mücadele eden gizli bir örgütün başıdır ve Theo'dan, bu mültecilerden biri olan Kee'nin tehlikesizce yurt dışına çıkabilmesi için gerekli olan kağıtları sağlamasını ister. Yardım teklifini kabul edip Kee ile birlikte yola çıkan Theo'nun, onun aslında bütün dünya için ne kadar önemli bir kişi olduğunu anlaması hiç de uzun zaman almayacaktır.
Ben de kararsız kaldım. 15 inçlik ekranda bile beni ekrana kilitlediyse, "sinemada izlenmemesi gereken filmler" diye bir kategori olsa, bu film kesinlikle ilk sırada yer alırdı. O oyuncu kadrosuna kameramanların da isimleri eklenmeli bence. Black Hawk Down'dan sonra izlediğim en gerçekçi savaş sahneleri bu filmdeydi. İzlemeye karar verirseniz, ilk 10 dakikanın tadını çıkarın, çünkü ondan sonra filmin sonuna kadar huzur bulamayacaksınız. Bu film nasıl bir emeğin ürünü? Evet, saçmalıklar ve hatalar var mı? Var. Ama film sırasında arka planda tüm ekip ve ekipmanları görseydim bile, vereceğim puan değişmezdi. Müzikler, ah o müzikler... Bambaşka bir dünya.
Yazacak çok şey var ama burada kesiyorum.
Film, Batı'nın Oryantalist klişelerine karşı güçlü bir tepki ortaya koyuyor. Eğer Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz gibi isimlerin gölgesinden sıyrılabilseydi, çok daha etkileyici bir yapım olabilirdi. Batı'nın gözünde, bu ülke ve tarihi genellikle "terörist" olarak etiketlenmiştir. Bu bakış açısını değiştirmek kolay değil ve belki de önümüzdeki 100 yıl boyunca bu durum devam edecek. Son 50 yılda Amerikan film ve dizilerinde ülkemizin nasıl temsil edildiğine bakarsanız, seçilen görüntülerin ve manzaraların özenle seçildiğini fark edersiniz. Ne yazık ki, ülkemiz geri kalmışlıkla mücadele ediyor ve eğitim sistemimiz de bu durumu pekiştiriyor.
Ancak film, bu klişelerin ötesine geçerek farklı bir perspektif sunuyor. Görsel imajlar yerine, film izleyiciye "Bu insanlar ne yaptı da bu kadar saldırıya maruz kaldılar?" sorusunu sorma cesaretini gösteriyor. Batı'nın onayına ihtiyaç duymuyorsanız, bu film sizi tatmin edebilir.
Sonuç olarak, bu film klişelerden uzak ve sıradışı bir bakış açısı sunuyor.