Annihilation Hakkında
Bir üniversitede hocalık yapan biyolog Lena’nın (Natalie Portman) asker eşi Kane (Oscar Isaac), bir görev için “Area X” adlı bir bölgeye gider ve bir yıl sonra geri döner. Ancak döndüğünde tamamen bitik durumdadır ve komaya girer. Lena, eşini bu hale getiren şeyin ne olduğunu merak eder ve “Area X”te araştırma yapmak amacıyla gidecek, tamamı kadınlardan oluşan bir keşif ekibine gönüllü olarak katılır. Bir biyolog, bir psikolog, bir acil tıp teknisyeni, bir jeomorfolog ve bir fizikçiden oluşan bu keşif ekibi, doğanın kanunlarının geçersiz olduğu tamamen mutasyona uğramış bir bölgeye adım atacaklardır ve onları nelerin beklediği belli değildir.
"Yok Oluş" denen şey, aslında dünyanın şu an içinde bulunduğu hâli. Ozon tabakasının delinmesi, ekosistemin bozulması, hayvan - bitki soylarının tükenmesi ve İNSAN kavramının bu değişimin hem ana faktörü olması hem de yine kendisinin etkilenmesi. Grubun lideri olan kadın, bir yerde insan davranışlarını açıklamıştı: "Her şey yolunda gitse bile insan olarak muhakkak yanlış bir şey yapıyoruz, bunu istiyoruz." gibi bir tanımlamada bulunmuştu. Kısaca "rahat batması" denen durum; bu, bizim yapımızda var diyor.
O parlak yer ise dünyayı iyileştirmeye gelen bir varlığın yavaş yavaş genişleyen küçük bir ekosistemiydi. Orada bitkiler, hayvanlar, hatta insanlar değişime uğrayarak daha dayanıklı, hayatta kalabilecek, uyum sağlayabilecek şekilde değişiyor. Böylece dünyada yaşam sona ermeyecek, yine varlığını devam ettirebilecekti. Ancak insanoğlu saldırgan ve hakimiyetçi yapısından ötürü buna bile tahammül edemedi. "Açıklayamıyorsak veya kontrol altına alamıyorsak yok etmeliyiz!" mantığımız yüzünden dünyayı daha yaşanabilir kılacak o kaynağı bile yok ettik. Bu yüzden dünya ile birlikte yok olmaya mahkumuz.
Oscar Isaac'in karakteri, bunu anlamıştı ve kendinden daha iyi gördüğü formunu karısına layık bulup "Ona git." diyerek intihar etmeyi tercih etmişti. Natalie Portman'ın karakteri ise kendisine benzeyen canlı formunun ne olduğunu anlamaya çalışmadan o suretin sadece kendisi ait olduğunu düşündüğünden ona saldırmıştı ve bunun pişmanlığını sorgulanma sırasında yaşıyordu.
Filmi izlerken arada dikkatimi başka şeylere verdiğim için kaçırdığım yerler oldu, geri sarmaya da üşendim. İlk giden askerlere ne olduğunu, lider kadının kanser olduğu için mi patladığını kaçırdım. İkinci defa izlersem bunlara dikkat edeceğim.
Filmi bu şekilde yorumlamamda "Dünyanın Durduğu Gün", "Geliş" " Matrix" gibi filmlerin de etkisi var. "Sorunun kaynağı, yine insanın kendisi" temalı filmler...
Ama şu filmi seyretmeyen hiç bir şey kaybetmiş sayılmaz.