Solo Leveling Hakkında
On yıl önce insanların dünyasında büyü ve canavarların diyarını bağlayan bir "Kapı" beliriverdi. Belli bir süre sonrasında bu "Kapı"ların içinden korkunç canavarlar çıkmaya başladı. Bu canavarlarla savaşabilmek için sıradan insanlar bilinmeyen bir şekilde insanüstü güçlere sahip oldu ve bu insanlara "Avcı" dendi. Yirmi yaşındaki baş karakterimiz Sung Jin-Woo'da bu "Avcı"lardan birisidir amma velakin kendisi en düşük rütbe olan E rütbesindeki diğer avcılara kıyasla bile acınası bir durumdadır. Bu yüzden insanlar aralarında ona "Dünyanın En Zayıf Avcısı" demeye başladı ama yine de Sung Jin-Woo insanların dediklerini umursamadan hasta annesinin hastane masraflarını karşılayabilmek için düşük seviye kapılarda canavar avlamaya devam etti. Her bir avında bir şekilde yaralanmayı başarabilen Sung Jin-Woo yine de her seferinde bir şekilde hayatta kalmayı başarmıştır ama son avında işler kelimenin tam anlamıyla yanlış gider ve kendisini daha önce hiç karşılaşmadığı bir ölüm tuzağında bulur. Kendisini bekleyen bu ölüm tuzağında Sung Jin-Woo hayatta kalabilecek midir acaba?
Ancak en etkileyici an, onun içsel çatışmasıydı. Gücün cazibesiyle insanlığının kırılganlığı arasında sıkışıp kaldığı o saniyeler, adeta zamanın durduğu bir sahne gibiydi. Karanlık, sadece düşmanlardan değil, kendi benliğinden de geliyordu. Bu yüzden her zafer, aslında bir bedeldi; her adım, geri dönüşü zor bir yoldaydı.
Gölge ordusuna katılanlar ise sıradan savaşçılar değildi. Her biri, geçmişin derinliklerinden yükselen ve kendini kanıtlamaya ant içmiş varlıklardı. Bu bölüm, savaşın sadece dışarıda değil, insanın kendi içinde de sürdüğünü gösterdi ve izleyene, gerçek gücün ne olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşattı.